
Karbonmonoksit gazından korunmaları için işçilere
dağıtılan gaz maskelerinin
Çin yapımı olduğu, son kullanım tarihlerinin geçtiği,
küflendiği ve kullanımının da çok ilkel şekilde
yapıldığı ortaya çıktı...
Sakallı amcalar soma'da iş başında...
"(...) Partiler ise Laik ve Demokrasi yönetimini
ayakta tutan unsurlardır.
Çünkü hangi parti başa gelirse gelsin önce Laikliğe.
Demokrasiye. Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı
kalacaklarına dair yemin ederler.
Halbuki Maide suresi 44.ayette
'Kim Allahın indirdiği hükümlerle
hükmetmezse işte onlar kafirlerdir'
buyrulduğundan bu şekilde yemin edenler ve
Allahın indirdiği hükümlerle hüküm vermeyenler
Allahın bildirdiğine göre kafir olmuş olurlar.
Allahın kafir dediğine kafir dememek yani
Allahın dediğinin tersini söylemek ise
küfürdür yani inkar ve kafirliktir.
Gelelim oy verenlere; oy verenler de Laikliğe ve demokrasiye
bağlı kalacaklarına dair yemin edecek olan ve
Allahın indirdiği hükümlerle hüküm vermeyecek olan
kimselere oy verip devletin başına idareci olarak
getirdiklerinden dolayı imandan çıkarlar.
Çünkü küfre rıza göstermek ve küfre destek olmak küfürdür.
Başka bir ifade ile Demokrasi partilerle ayakta durur,
partiler de oylarla ayakta durur.
Küfür sistemini ayakta tutmak kafirliktir."

Seçim sistemi değişiyor!
Turkiye adim adim baskanlik sistemine gidiyor...
AK Parti, Erdoğan'ın Başbakanlık koltuğuna oturduğu günden beri 'istiyorum' dediği
Başkanlık sistemini hayata geçirmek için düğmeye basıyor.
AK Parti, Haziran 2015'te yapılacak milletvekili seçimlerinde 'daraltılmış bölge'
sisteminin uygulanması için düğmeye bastı.
AK Parti'nin hedefi, bu sistemle seçime girip en az 350-...360 milletvekili çıkarmak, a
rdından jet hızıyla Anayasa'yı değiştirip, Köşk'e çıkması durumunda göreve
Cumhurbaşkanı olarak başlayacak Erdoğan'ı 'başkan' veya 'partili cumhurbaşkanı' yapmak.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
Eylül ayında açıkladığı demokratikleşme paketi kapsamında gündeme gelen
'daraltılmış bölge' seçim sistemi yeniden siyasetin bir numaralı gündem maddesi haline geldi.
Erdoğan, muhalefete 'mevcut yüzde 10'luk barajla devam', 'yüzde 5 baraj ve daraltılmış bölge'
ve 'dar bölge seçim sistemi'
olmak üzere üç ayrı öneri sunmuştu. Ancak muhalefetten herhangi bir cevap gelmeyince
AK Parti kurmayları bir süre önce önerilerin rafa kaldırıldığını, yola yüzde
10'luk barajla devam edileceğini açıklamıştı.
Ancak Erdoğan, önceki gün milletvekilleriyle yaptığı toplantıda sürpriz yaparak daraltılmış bölge
sisteminin Haziran ayına kadar Meclis'ten geçirilebileceği mesajını verdi.
Erdoğan'ın gündeme getirdiği 'daraltılmış bölge sistemine' göre,
Türkiye'de her seçim bölgesi 5-6 milletvekilinden oluşacak.
İller buna göre seçim çevrelerine ayrılacak. Küçük iller ya başka iller ile birleştirecek ya da
birkaç milletvekilli bir bölge sayılacak. Böylece Türkiye 110 seçim bölgesine ayrılacak. Sistemin 2015
seçimlerinde kullanılabilmesi için en geç
12 Haziran 2014 tarihine kadar Meclis'ten çıkartılması gerekiyor,
çünkü anayasa gereği seçime bir yıl kala yapılan seçim yasası değişiklikleri uygulanamıyor.
Daraltılmış bölgeye geçilmesi durumunda 12 Haziran seçim sonuçlarını baz alarak yaptığı hesaplara göre,
AK Parti'nin milletvekili sayısı 25-30 civarında artarak 350-360 aralığına ulaşacak.
Böylece AK Parti'nin Anayasa değişikliği konusunda eli rahatlamış olacak.
Milletvekili seçimlerinden hemen sonra 'başkanlık sistemi' veya 'partili cumhurbaşkanlığı'
gündeme gelecek.
Köşke çıkması durumunda Cumhurbaşkanı olarak göreve başlayacak
Erdoğan Anayasa'nın değişikliği ile birlikte yola
'başkan' olarak devam edecek.
BAŞKA BİR ALTERNATİF
Türk tipi başkanlık
Erdoğan, 2003 yılında Başbakanlık koltuğuna oturduktan bir ay sonra gönlündeki sistemi açıklamış,
“Başkanlık ve yarı başkanlık sistemi benim siyasetteki arzumdur” demişti.
11 yıldır tartışılan Erdoğan'ın başkanlık hayali, yeniden alevlendi.
ABD modeli başkanlık veya Fransız modeli
yarı başkanlık sistemi için Anayasa değişikliği gerekiyor. Değişiklik Meclis çoğunluğu ile yapıyor.
AK Parti, Meclis üye tam sayısının üçte ikisi kadar vekil çıkarabilirse, başkanlık modeline de geçebilir,
sadece Anayasanın 101. maddesindeki, “Cumhurbaşkanı seçilenin,
varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Meclis üyeliği sona erer”
hükmünün kaldırıp yarı başkanlık sistemini de getirebilir.
12 Nisan 2013 tarihli gazetemizde manşetten duyurduğumuz
yarı başkanlık sistemine göre devlet başkanı hükümete başkanlık ediyor.
Cumhurbaşkanının parti üyeliği devam ediyor. Ancak, devlet başkanı parti genel başkanı olmuyor.
Geçtiğimiz yıllarda Cumhurbaşkanının aynı zamanda parti genel başkanı olacağı
Türk tipi başkanlık modeli gündeme gelmişti.

TAYYIP ERDOGAN OSMANLI HARITALARINA BAKARAK,
GECMISTE KURDISTAN VARDI DIYEBILIYORSAN BIRDE BU HARITAYA BAK...
GECMISTE BULUNAN HARITALARIN HER BIRINI GERCEKLESTIRMEK GIBI,
BIR MECBURIYETIMIZ YOKTUR...
ISTE BU DA MISAK-I MILLI HARITAMIZ...
GECMIS GECMISTE KALMISTIR...
SUAN KI SINIRLARIMIZ BELLIDIR...
SUAN KI GOREVIMIZ SINIRLARIMIZI KORUMAKTIR...
NE FAZLA TOPRAK ISTERIZ, NE DE TOPRAGIMIZI VERIRIZ...
Erdoğan bu sözlerini hatırlıyor mu
27 Ağustos 2001'de Hürriyet'ten Cüneyt Ülsver'e röportaj veren Erdoğan,
"Dini esaslara dayalı devlet düşünmüyoruz" diyor ve laiklik ile ilgili şöyle devam ediyor:
"Gerçek laiklik herkesin ama herkesin dinini/dinsizliğini en özgür şekilde yaşayacağı bir düzendir."
"Şeriatçı mısınız?"
sorusuna "Hiç olmadım. Bugün hiç değilim. Parti programı ne diyorsa ben oyum.
" diye cevap veren Erdoğan
"Başbakan olursanız içkiyi yasaklayacak mısınız?"
sorusuna ise "Haşaaa. Özel alana karışmam.
Ben ABD'deki standartları savunuyorum." diye cevap veriyor.
İçlerinden biri AKP'den vekil oldu
Güneş gazetesinin Magazin Müdürü Nurettin Soydan,
Magazin Gazetecileri Derneği'nin 12 Şubat 1999'daki ödül töreni gecesinde,
sanatçı Ahmet Kaya'nın bazı davetlilerin saldırısına uğramasının yeniden gündeme
gelmesi üzerine o geceye ait tanıklıklarını Radikal'e anlattı.
Başbakan Erdoğan ve CHP lideri Kılıçdaroğlu da bugünkü grup toplantılarında
Ahmet Kaya tartışmasını sürdürmüş; Başbakan Erdoğan, 'Gezi'de bize saldıranlarla
Ahmet Kaya'ya saldıranlar aynıydı" derken, Kılıçdaroğlu,
"Ahmet Kaya yaşasaydı Gezi'ye katılırdı" demişti. ...
Bazı davetlilerinin Ahmet Kaya'nın üzerine çatal bıçak attığı
o gece yaşananlara tanıklık eden magazin gazetecisi Nurettin Soydan,
o dönem yaşananları Gezi bağlamında değerlendirmenin doğru olmadığını
ve sanatçılar arasında kuşak farkı olduğunu belirterek şunları söyledi:
"O gece Ahmet Kaya'ya tepki gösterenlere baktığımızda Gezi eylemlerine
destek verdiklerini söyleyemeyiz. Kaya'ya tepkiler gösterenler sahneye çıkıp Onuncu Yıl Marşı,
İstiklal Marşı ve 'Memleketim' şarkısını söylediler. Bu gruptan kimseyi Gezi eylemlerinde görmedik.
O anın fotoğrafına baktığınızda bunu net şekilde görebilirsiniz.
Hatta o grup içinde olan rahmetli Osman Yağmurdereli AK Parti 'den milletvekili oldu.
Mahsun Kırmızıgül Gezi karşıtı açıklamalar yaptı. Bence Ahmet Kaya yaşasaydı Gezi'de olurdu.
O gece orada olup Kaya'ya tepki göstermeyenler de vardı. Edip Akbayram, Selda Bağcan gibi…"
3 gün önce , çoğu T.C. Üniversitelerinde okuyan kürtçü FAŞİSTLER,
Başkent Ankara'nın göbeğinde ,devlete meydan okuyor.
Türkiye'nin mevcut sınırlarını kabul etmediklerini rahat rahat söyleyebiliyorlar.
Nerdesin tayyip hanım ?
Nerde çevik kuvvet müdahalesi ?
Nerde Toma ? ...
Nede Biber gazı ?
Sadece 11 yılda ülkenin geldiği duruma bakın
gunun kisaca ozeti...

Bu nasıl bir mide dir ...
RTE'de karakter olsa,
kendisine kameralar önünde
küfreden bu adama sevgi seli göstermezdi!

%50 gurur duyun..! Burası TÜRKİYE
Bez parçalarını ve sloganları görün...

%50 gurur duyun..! Burası TÜRKİYE
Bez parçalarını ve sloganları görün...

%50 gurur duyun..! Burası TÜRKİYE
Bez parçalarını ve sloganları görün...

Başbakan bu sözleri ne zaman yalasın yuttun...
bravo tükürüğünü yalayan adammışsın

BU GÖRÜNTÜLERI ÇOK ÖZLEMİŞTİNİZ DEĞIL MI SAYIN ERDOĞAN....
BAŞARDINIz BRAVO
Beşiktaş'ın büyük taraftar grubu Çarşı yine
bir sosyal sorumluluk projesiyle gönülleri fethetti.
Köy okullarına ihtiyaçları için yardım kampanyası
düzenleyen Çarşı tüm Türkiye'den destek görüyor.
Twitter'da da TT listesinde bu yardım kampanyasına
destek çığ gibi büyüyor.
Yardım kampanyasına #ÇarşıKöyOkullarınaKoşuyor
hashtag'inden destek veriliyor.
http://www.guncelmeydan.com/pano/darbeci-turgut-ozal-t33183.html
Dikkat gemi batıyor: Fareler gemiyi terkediyor!
'Ben bile bahane bulamam'
Sabah Gazetesi Başyazarı Barlas, Başbakan'ın "öğrenci evlerine denetim"
tavrını eleştirdi ve "Bu kadar zırvaya ben bile bahane bulamam!" dedi....
Sabah Gazetesi Başyazarı Barlas, dün akşam NTV'de yapılan
"öğrenci evlerine denetim" tartışmasına katıldı.
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın kız ve erkek öğrencilerin aynı evi
paylaşmalarına karşı çıkılması ve gerekirse yasal düzenleme de
yapılarak denetim yapılacağını açıklaması, bugüne kadar
kendisine en kararlı desteği veren yazarlardan Mehmet Barlas'ın da
eleştirisini aldı. Barlas, Başbakan'ın tavrı için
"Muhafazakarlık arkasına devlet gücünü alınca çok tehlikeli oluyor"
değerlendirmesini yaptı.
Başbakan'a en yakın yazarlar arasında yer alan ve Şubat 2007'deki
Yabancı Sermaye Derneği (YASED) toplantısında sohbet ettiği Erdoğan'ın
yanağını okşarken çekilen fotoğrafı tartışmalara neden olan Barlas,
canlı yayında konuya ilişkin bir fıkra anlatarak sözünü,
"Bu kadar zırvaya ben bile bahane bulamam!" ifadesiyle bitirdi.
http://www.cumhuriyet.com.tr/ haber/6693/ _Ben_bile_bahane_bulamam_.html
MUTLU OLUN GÜLÜN OYNAYIN AKP'LILER...
T.C. VE ATAMIZ BIR YERDEN DAHA SILINDI...
Devlet nişanından "T.C." ve "Atatürk" kaldırıldı
Türkiye'nin nişanlarında artık T.C. kısaltması ve Atatürk silüeti yer almayacak.
Madalya ve nişan yönetmeliğinde yapılan değişiklikle, devlet nişanları üzerindeki
Atatürk silüeti, Cumhuriyet nişanlarındaki
T.C. kısaltması kaldırıldı. Liyakat nişanları da yenilendi
ASAGIDA YENI HALINI VE ESKI HALINI GOREBILIRSINIZ...
Türbanlı dört AKP'li milletvekilinin Genel Kurula girmesine
CHP'li Dilek Akagün Yılmaz'dan tişörtlü tepki geldi.
MECLİS ÖNÜNDE TÜRBAN PROTESTOSU
AKP’li milletvekillerinin türbanla Genel Kurul’a gelmelerinin
ardından Meclis önünde toplanan bir grup eylem düzenliyor.
DÜN TARTIŞMA ÇIKMIŞTI
CHP’li Dilek Akagün Yılmaz, dün de aynı tişörtü giymişti,
Atatürk ve Türk bayraklı tişört BDP’li Sırrı Sakık ile arasında ‘ırkçılık’ tartışması çıkarmıştı.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç , 2005 yılında,
“Boynunda haç taşıyan bir kamu görevlisi Hristiyanlığı sembolize ederse,
bir Musevi başındaki takkesiyle ya da bir Müslüman başörtüsüyle
karşısındakine mesaj vermeye çalışan kamu görevlisi,
kendisinden eşit hizmet almaya çalışanlara bir korku verebilir.
Tarafsız davranmayacağı konusunda bir endişe verebilir.
Kamu görevlilerinin dini sembol takmaları bu nedenle yasaklanmıştır”
ifadelerini ne zaman unuttun...
ADI DAHA ÖNCELERİ NEDENSE HİÇ DUYULMAMIŞ,
YERDEN BİTME SÖZDE YAZARLAR NEFRET AŞILAMA
ÇALIŞMALARINA SON GAZ DEVAM EDİYOR..
İlahiyatçı yazar Hidayet Şefkatli Tuksal CNNTürk'te yayınlanan
Tarafsız Bölge programında "Yakmak da bir mağduriyetti...r" dedi.
Siyaset, özgürlükler ve başörtülü vekil polemiğinin tartışıldığı
Tarafsız Bölge'de İlahiyatçı yazar Hidayet Şefkatli Tuksal,
Sivas Katliamı ile ilgili olarak, "Alevi arkadaşlarla yaptığımız
toplantılarda onların da anlamadığı şey buydu.
Biz de sunniler olarak mağdur olduk." dedi.
Bunun üzerine araya giren ÖDP Genel Başkanı Alper Taş
"Siz mağdur olduk diyorsunuz ama siz yakılmadınız" dedi.
Ardından Tuksal şöyle devam etti:
"Yakılmak bir mağduriyettir. Yakmak da bir mağduriyettir"
Alper Taş'ın "Anlamadım. Yakmak nasıl bir mağduriyettir"
şeklindeki sözlerine karşılık Hidayet Şefkatli Tuksal
"Böyle bir vahşeti yapılabilecek ve göz yumacak
bir toplum olmak çok kötü bir şey" dedi....
ALINTI ODA TV. http://www.odatv.com/n.php?n=yakmak-da-bir-magduriyettir-3110131200
BÖLÜCÜLER ve AĞA BABALARI WASHINGTON'DA BULUŞTU!
David Phillips'ten James Jeffrey'e Amberin Zaman'dan Cengiz Çandar'a
Selahattin Demirtaş'tan Nazmir Gür'e bütün bölücüler
“Yeni Ortadoğu’da Kürt Rolü” başlıklı konferansta toplandı...
http://www.hurriyet.com.tr/planet/25000339.asp
TAYYIP ERDOGAN CAMIYE AYYAKKABI ILE GIRENLERE
HAKARET ETMISTI SIMDI KENDISI
YOL ICIN CAMIYI BILE YIKACAGINI SOYLUYOR...
Abdullah Gül’ün ABD ile gizli sözleşme imzaladığı kanıtlandı!
SAYFA 9 MADDELİK GİZLİ SÖZLEŞME
Abdullah Gül, Dışişleri Bakanı olduğu dönemde,
2 Nisan 2003 günü ABD Dışişleri Bakanı Powell ile Ankara’da
“2 sayfa 9 maddelik gizli bir plan yaptığını” itiraf etmiştir.
Gül’ün gizli anlaşma itirafı, 24 Mayıs 2003 günü
Vatan gazetesinin birinci sayfa manşetinden yayınlanmıştır.
Gül’ün açıklamasına göre anlaşma “2 sayfa 9 madde”dir, a
yrıca yazılıdır ve gizlidir.
ABD İLE HİZMET SÖZLEŞMESİ VE KAPSAMI
Gizli anlaşmanın kanıtı, bizzat Abdullah Gül’ün itirafıdır.
İtiraf çok açık ve somuttur; belgelenmiştir ve yalanlanamamıştır.
Bu anlaşma, hukuken bir hizmet sözleşmesi niteliğindedir.
“BOP içinde ABD ile birlikte hareket ediyoruz” diyen Gül,
bu gizli sözleşmeye göre “Ortadoğu’daki tüm rejimlerin değişeceğini”,
ABD’nin sözcüsüymüş gibi ilan etmiştir (Vatan, manşet,
24 Mayıs 2003 ve Radikal, 14 Mart 2006).
Abdullah Gül, bu plana gizli sözleşmeyle bağlanmıştır.
ABD’nin BOP planı kapsamında rejim ve haritası değiştirilecek
ülkelerden biri de Türkiye’dir.
Ve Türkiye 10 yıldır bu anlaşmanın uygulanmasıyla bölünmektedir
ASIL ANLAŞMA VE ALT PROTOKOLLER
17 Temmuz 2003’te Filistin Dışişleri Bakanı Nebil Şaat ile görüşen Gül,
ABD ziyaretini açıklamaya çalışırken, yine 2 Nisan 2003’te
Powell ile yaptığı anlaşmayı itiraf etmektedir:
“Tezkerenin reddinden sonra Powel’ın Türkiye’ye yaptığı ziyarette
bölgede yapılması gerekenleri beraber kararlaştırdık”.
13 Mart 2006 günü AKP’nin Kızılcıhamam Toplantısında
milletvekillerine verilen brifingte konuşan Abdullah Gül,
“BOP kapsamında ABD ile birlikte hareket edeceğiz.
Amacımız, İslam ülkelerine özgürlük ve demokrasi getirmek” demiştir.
Gül’ün yukarıdaki açıklamalarından anlaşıldığı gibi,
12 Eylül 2013 Milliyet Gazetesinde yayınlanan belgeler,
Abdullah Gül’ün 2 Nisan 2003 günü Vatan Gazetesindeki
açıklamasına konu olan 2 sayfa 9 maddelik
gizli anlaşmanın ekleri olduğu anlaşılmaktadır.
Böylece Abdullah Gül’ün bu anlaşmalar ve prensip listeleri
dışında başkaca gizli belgeler de imzaladığı kendi beyanı ile ortaya çıkmıştır.
GİZLİ ANLAŞMA YAPMAK SUÇ
Milliyet gazetesinde “İşte 10 yıllık Sır” başlığıyla
yayınlanan belgeler öyle sıradan bir gazetecilik olayı değildir.
En yüksek yerlerden servis edildiği açıktır.
ABD ile Abdullah Gül arasında bir gizli anlaşma yapıldığı tartışmasızdır.
Bu anlaşma, uygulandığı on yıllık süreçte TBMM önüne getirilmemiştir.
Kayıtlarda mevcut değildir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90. Maddesine göre,
yabancı ülkelerle yapılacak her türlü anlaşma TBMM’nin onayına
sunulup kabul edildikten sonra yürürlüğe girebilir.
Öte yandan dışişleri bakanları anlaşma yapamazlar.
Dışişleri bakanları anlaşma yapamayacağına göre, bu anlaşma,
hukuken bir hizmet sözleşmesi niteliğindedir.
Hukuki açıdan yaptığı iş, devletler arasında anlaşma değil,
Abdullah Gül’ü bağlayan bir “hizmet sözleşmesi”dir.
Bir yabancı devletle gizli sözleşme yapan kimse, Türkiye’nin
Cumhurbaşkanı olamaz. Dahası bu eylemi de “vatana ihanet”
suçu kapsamındadır.



Karbonmonoksit gazından korunmaları için işçilere
dağıtılan gaz maskelerinin
Çin yapımı olduğu, son kullanım tarihlerinin geçtiği,
küflendiği ve kullanımının da çok ilkel şekilde
yapıldığı ortaya çıktı...
Sakallı amcalar soma'da iş başında...
"(...) Partiler ise Laik ve Demokrasi yönetimini
ayakta tutan unsurlardır.
Çünkü hangi parti başa gelirse gelsin önce Laikliğe.
Demokrasiye. Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı
kalacaklarına dair yemin ederler.
Halbuki Maide suresi 44.ayette
'Kim Allahın indirdiği hükümlerle
hükmetmezse işte onlar kafirlerdir'
buyrulduğundan bu şekilde yemin edenler ve
Allahın indirdiği hükümlerle hüküm vermeyenler
Allahın bildirdiğine göre kafir olmuş olurlar.
Allahın kafir dediğine kafir dememek yani
Allahın dediğinin tersini söylemek ise
küfürdür yani inkar ve kafirliktir.
Gelelim oy verenlere; oy verenler de Laikliğe ve demokrasiye
bağlı kalacaklarına dair yemin edecek olan ve
Allahın indirdiği hükümlerle hüküm vermeyecek olan
kimselere oy verip devletin başına idareci olarak
getirdiklerinden dolayı imandan çıkarlar.
Çünkü küfre rıza göstermek ve küfre destek olmak küfürdür.
Başka bir ifade ile Demokrasi partilerle ayakta durur,
partiler de oylarla ayakta durur.
Küfür sistemini ayakta tutmak kafirliktir."

Turkiye adim adim baskanlik sistemine gidiyor...
AK Parti, Erdoğan'ın Başbakanlık koltuğuna oturduğu günden beri 'istiyorum' dediği
Başkanlık sistemini hayata geçirmek için düğmeye basıyor.
AK Parti, Haziran 2015'te yapılacak milletvekili seçimlerinde 'daraltılmış bölge'
sisteminin uygulanması için düğmeye bastı.
AK Parti'nin hedefi, bu sistemle seçime girip en az 350-...360 milletvekili çıkarmak, a
rdından jet hızıyla Anayasa'yı değiştirip, Köşk'e çıkması durumunda göreve
Cumhurbaşkanı olarak başlayacak Erdoğan'ı 'başkan' veya 'partili cumhurbaşkanı' yapmak.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
Eylül ayında açıkladığı demokratikleşme paketi kapsamında gündeme gelen
'daraltılmış bölge' seçim sistemi yeniden siyasetin bir numaralı gündem maddesi haline geldi.
Erdoğan, muhalefete 'mevcut yüzde 10'luk barajla devam', 'yüzde 5 baraj ve daraltılmış bölge'
ve 'dar bölge seçim sistemi'
olmak üzere üç ayrı öneri sunmuştu. Ancak muhalefetten herhangi bir cevap gelmeyince
AK Parti kurmayları bir süre önce önerilerin rafa kaldırıldığını, yola yüzde
10'luk barajla devam edileceğini açıklamıştı.
Ancak Erdoğan, önceki gün milletvekilleriyle yaptığı toplantıda sürpriz yaparak daraltılmış bölge
sisteminin Haziran ayına kadar Meclis'ten geçirilebileceği mesajını verdi.
Erdoğan'ın gündeme getirdiği 'daraltılmış bölge sistemine' göre,
Türkiye'de her seçim bölgesi 5-6 milletvekilinden oluşacak.
İller buna göre seçim çevrelerine ayrılacak. Küçük iller ya başka iller ile birleştirecek ya da
birkaç milletvekilli bir bölge sayılacak. Böylece Türkiye 110 seçim bölgesine ayrılacak. Sistemin 2015
seçimlerinde kullanılabilmesi için en geç
12 Haziran 2014 tarihine kadar Meclis'ten çıkartılması gerekiyor,
çünkü anayasa gereği seçime bir yıl kala yapılan seçim yasası değişiklikleri uygulanamıyor.
Daraltılmış bölgeye geçilmesi durumunda 12 Haziran seçim sonuçlarını baz alarak yaptığı hesaplara göre,
AK Parti'nin milletvekili sayısı 25-30 civarında artarak 350-360 aralığına ulaşacak.
Böylece AK Parti'nin Anayasa değişikliği konusunda eli rahatlamış olacak.
Milletvekili seçimlerinden hemen sonra 'başkanlık sistemi' veya 'partili cumhurbaşkanlığı'
gündeme gelecek.
Köşke çıkması durumunda Cumhurbaşkanı olarak göreve başlayacak
Erdoğan Anayasa'nın değişikliği ile birlikte yola
'başkan' olarak devam edecek.
BAŞKA BİR ALTERNATİF
Türk tipi başkanlık
Erdoğan, 2003 yılında Başbakanlık koltuğuna oturduktan bir ay sonra gönlündeki sistemi açıklamış,
“Başkanlık ve yarı başkanlık sistemi benim siyasetteki arzumdur” demişti.
11 yıldır tartışılan Erdoğan'ın başkanlık hayali, yeniden alevlendi.
ABD modeli başkanlık veya Fransız modeli
yarı başkanlık sistemi için Anayasa değişikliği gerekiyor. Değişiklik Meclis çoğunluğu ile yapıyor.
AK Parti, Meclis üye tam sayısının üçte ikisi kadar vekil çıkarabilirse, başkanlık modeline de geçebilir,
sadece Anayasanın 101. maddesindeki, “Cumhurbaşkanı seçilenin,
varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Meclis üyeliği sona erer”
hükmünün kaldırıp yarı başkanlık sistemini de getirebilir.
12 Nisan 2013 tarihli gazetemizde manşetten duyurduğumuz
yarı başkanlık sistemine göre devlet başkanı hükümete başkanlık ediyor.
Cumhurbaşkanının parti üyeliği devam ediyor. Ancak, devlet başkanı parti genel başkanı olmuyor.
Geçtiğimiz yıllarda Cumhurbaşkanının aynı zamanda parti genel başkanı olacağı
Türk tipi başkanlık modeli gündeme gelmişti.
TAYYIP ERDOGAN OSMANLI HARITALARINA BAKARAK,
GECMISTE KURDISTAN VARDI DIYEBILIYORSAN BIRDE BU HARITAYA BAK...
GECMISTE BULUNAN HARITALARIN HER BIRINI GERCEKLESTIRMEK GIBI,
BIR MECBURIYETIMIZ YOKTUR...
ISTE BU DA MISAK-I MILLI HARITAMIZ...
GECMIS GECMISTE KALMISTIR...
SUAN KI SINIRLARIMIZ BELLIDIR...
SUAN KI GOREVIMIZ SINIRLARIMIZI KORUMAKTIR...
NE FAZLA TOPRAK ISTERIZ, NE DE TOPRAGIMIZI VERIRIZ...
Erdoğan bu sözlerini hatırlıyor mu
27 Ağustos 2001'de Hürriyet'ten Cüneyt Ülsver'e röportaj veren Erdoğan,
"Dini esaslara dayalı devlet düşünmüyoruz" diyor ve laiklik ile ilgili şöyle devam ediyor:
"Gerçek laiklik herkesin ama herkesin dinini/dinsizliğini en özgür şekilde yaşayacağı bir düzendir."
"Şeriatçı mısınız?"
sorusuna "Hiç olmadım. Bugün hiç değilim. Parti programı ne diyorsa ben oyum.
" diye cevap veren Erdoğan
"Başbakan olursanız içkiyi yasaklayacak mısınız?"
sorusuna ise "Haşaaa. Özel alana karışmam.
Ben ABD'deki standartları savunuyorum." diye cevap veriyor.
İçlerinden biri AKP'den vekil oldu
Güneş gazetesinin Magazin Müdürü Nurettin Soydan,
Magazin Gazetecileri Derneği'nin 12 Şubat 1999'daki ödül töreni gecesinde,
sanatçı Ahmet Kaya'nın bazı davetlilerin saldırısına uğramasının yeniden gündeme
gelmesi üzerine o geceye ait tanıklıklarını Radikal'e anlattı.
Başbakan Erdoğan ve CHP lideri Kılıçdaroğlu da bugünkü grup toplantılarında
Ahmet Kaya tartışmasını sürdürmüş; Başbakan Erdoğan, 'Gezi'de bize saldıranlarla
Ahmet Kaya'ya saldıranlar aynıydı" derken, Kılıçdaroğlu,
"Ahmet Kaya yaşasaydı Gezi'ye katılırdı" demişti. ...
Bazı davetlilerinin Ahmet Kaya'nın üzerine çatal bıçak attığı
o gece yaşananlara tanıklık eden magazin gazetecisi Nurettin Soydan,
o dönem yaşananları Gezi bağlamında değerlendirmenin doğru olmadığını
ve sanatçılar arasında kuşak farkı olduğunu belirterek şunları söyledi:
"O gece Ahmet Kaya'ya tepki gösterenlere baktığımızda Gezi eylemlerine
destek verdiklerini söyleyemeyiz. Kaya'ya tepkiler gösterenler sahneye çıkıp Onuncu Yıl Marşı,
İstiklal Marşı ve 'Memleketim' şarkısını söylediler. Bu gruptan kimseyi Gezi eylemlerinde görmedik.
O anın fotoğrafına baktığınızda bunu net şekilde görebilirsiniz.
Hatta o grup içinde olan rahmetli Osman Yağmurdereli AK Parti 'den milletvekili oldu.
Mahsun Kırmızıgül Gezi karşıtı açıklamalar yaptı. Bence Ahmet Kaya yaşasaydı Gezi'de olurdu.
O gece orada olup Kaya'ya tepki göstermeyenler de vardı. Edip Akbayram, Selda Bağcan gibi…"
Başkent Ankara'nın göbeğinde ,devlete meydan okuyor.
Türkiye'nin mevcut sınırlarını kabul etmediklerini rahat rahat söyleyebiliyorlar.
Nerdesin tayyip hanım ?
Nerde çevik kuvvet müdahalesi ?
Nerde Toma ? ...
Nede Biber gazı ?
Sadece 11 yılda ülkenin geldiği duruma bakın
gunun kisaca ozeti...

Bu nasıl bir mide dir ...
RTE'de karakter olsa,
kendisine kameralar önünde
küfreden bu adama sevgi seli göstermezdi!

%50 gurur duyun..! Burası TÜRKİYE
Bez parçalarını ve sloganları görün...

%50 gurur duyun..! Burası TÜRKİYE
Bez parçalarını ve sloganları görün...

%50 gurur duyun..! Burası TÜRKİYE
Bez parçalarını ve sloganları görün...

Başbakan bu sözleri ne zaman yalasın yuttun...
bravo tükürüğünü yalayan adammışsın

BU GÖRÜNTÜLERI ÇOK ÖZLEMİŞTİNİZ DEĞIL MI SAYIN ERDOĞAN....
BAŞARDINIz BRAVO

Beşiktaş'ın büyük taraftar grubu Çarşı yine
bir sosyal sorumluluk projesiyle gönülleri fethetti.
Köy okullarına ihtiyaçları için yardım kampanyası
düzenleyen Çarşı tüm Türkiye'den destek görüyor.
Twitter'da da TT listesinde bu yardım kampanyasına
destek çığ gibi büyüyor.
Yardım kampanyasına #ÇarşıKöyOkullarınaKoşuyor
hashtag'inden destek veriliyor.
http://www.guncelmeydan.com/pano/darbeci-turgut-ozal-t33183.html
'Ben bile bahane bulamam'
Sabah Gazetesi Başyazarı Barlas, Başbakan'ın "öğrenci evlerine denetim"
tavrını eleştirdi ve "Bu kadar zırvaya ben bile bahane bulamam!" dedi....
Sabah Gazetesi Başyazarı Barlas, dün akşam NTV'de yapılan
"öğrenci evlerine denetim" tartışmasına katıldı.
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın kız ve erkek öğrencilerin aynı evi
paylaşmalarına karşı çıkılması ve gerekirse yasal düzenleme de
yapılarak denetim yapılacağını açıklaması, bugüne kadar
kendisine en kararlı desteği veren yazarlardan Mehmet Barlas'ın da
eleştirisini aldı. Barlas, Başbakan'ın tavrı için
"Muhafazakarlık arkasına devlet gücünü alınca çok tehlikeli oluyor"
değerlendirmesini yaptı.
Başbakan'a en yakın yazarlar arasında yer alan ve Şubat 2007'deki
Yabancı Sermaye Derneği (YASED) toplantısında sohbet ettiği Erdoğan'ın
yanağını okşarken çekilen fotoğrafı tartışmalara neden olan Barlas,
canlı yayında konuya ilişkin bir fıkra anlatarak sözünü,
"Bu kadar zırvaya ben bile bahane bulamam!" ifadesiyle bitirdi.
http://www.cumhuriyet.com.tr/
T.C. VE ATAMIZ BIR YERDEN DAHA SILINDI...
Devlet nişanından "T.C." ve "Atatürk" kaldırıldı
Türkiye'nin nişanlarında artık T.C. kısaltması ve Atatürk silüeti yer almayacak.
Madalya ve nişan yönetmeliğinde yapılan değişiklikle, devlet nişanları üzerindeki
Atatürk silüeti, Cumhuriyet nişanlarındaki
T.C. kısaltması kaldırıldı. Liyakat nişanları da yenilendi
ASAGIDA YENI HALINI VE ESKI HALINI GOREBILIRSINIZ...
CHP'li Dilek Akagün Yılmaz'dan tişörtlü tepki geldi.
MECLİS ÖNÜNDE TÜRBAN PROTESTOSU
AKP’li milletvekillerinin türbanla Genel Kurul’a gelmelerinin
ardından Meclis önünde toplanan bir grup eylem düzenliyor.
DÜN TARTIŞMA ÇIKMIŞTI
CHP’li Dilek Akagün Yılmaz, dün de aynı tişörtü giymişti,
Atatürk ve Türk bayraklı tişört BDP’li Sırrı Sakık ile arasında ‘ırkçılık’ tartışması çıkarmıştı.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç , 2005 yılında,
“Boynunda haç taşıyan bir kamu görevlisi Hristiyanlığı sembolize ederse,
karşısındakine mesaj vermeye çalışan kamu görevlisi,
kendisinden eşit hizmet almaya çalışanlara bir korku verebilir.
Tarafsız davranmayacağı konusunda bir endişe verebilir.
Kamu görevlilerinin dini sembol takmaları bu nedenle yasaklanmıştır”
ifadelerini ne zaman unuttun...
YERDEN BİTME SÖZDE YAZARLAR NEFRET AŞILAMA
ÇALIŞMALARINA SON GAZ DEVAM EDİYOR..
İlahiyatçı yazar Hidayet Şefkatli Tuksal CNNTürk'te yayınlanan
Tarafsız Bölge programında "Yakmak da bir mağduriyetti...r" dedi.
Siyaset, özgürlükler ve başörtülü vekil polemiğinin tartışıldığı
Tarafsız Bölge'de İlahiyatçı yazar Hidayet Şefkatli Tuksal,
Sivas Katliamı ile ilgili olarak, "Alevi arkadaşlarla yaptığımız
toplantılarda onların da anlamadığı şey buydu.
Biz de sunniler olarak mağdur olduk." dedi.
Bunun üzerine araya giren ÖDP Genel Başkanı Alper Taş
"Siz mağdur olduk diyorsunuz ama siz yakılmadınız" dedi.
Ardından Tuksal şöyle devam etti:
"Yakılmak bir mağduriyettir. Yakmak da bir mağduriyettir"
Alper Taş'ın "Anlamadım. Yakmak nasıl bir mağduriyettir"
şeklindeki sözlerine karşılık Hidayet Şefkatli Tuksal
"Böyle bir vahşeti yapılabilecek ve göz yumacak
bir toplum olmak çok kötü bir şey" dedi....
ALINTI ODA TV. http://www.odatv.com/n.php?n=yakmak-da-bir-magduriyettir-3110131200
BÖLÜCÜLER ve AĞA BABALARI WASHINGTON'DA BULUŞTU!
David Phillips'ten James Jeffrey'e Amberin Zaman'dan Cengiz Çandar'a
Selahattin Demirtaş'tan Nazmir Gür'e bütün bölücüler
“Yeni Ortadoğu’da Kürt Rolü” başlıklı konferansta toplandı...
http://www.hurriyet.com.tr/planet/25000339.asp
TAYYIP ERDOGAN CAMIYE AYYAKKABI ILE GIRENLERE
HAKARET ETMISTI SIMDI KENDISI
YOL ICIN CAMIYI BILE YIKACAGINI SOYLUYOR...
SAYFA 9 MADDELİK GİZLİ SÖZLEŞME
Abdullah Gül, Dışişleri Bakanı olduğu dönemde,
2 Nisan 2003 günü ABD Dışişleri Bakanı Powell ile Ankara’da
“2 sayfa 9 maddelik gizli bir plan yaptığını” itiraf etmiştir.
Gül’ün gizli anlaşma itirafı, 24 Mayıs 2003 günü
Vatan gazetesinin birinci sayfa manşetinden yayınlanmıştır.
Gül’ün açıklamasına göre anlaşma “2 sayfa 9 madde”dir, a
yrıca yazılıdır ve gizlidir.
ABD İLE HİZMET SÖZLEŞMESİ VE KAPSAMI
Gizli anlaşmanın kanıtı, bizzat Abdullah Gül’ün itirafıdır.
İtiraf çok açık ve somuttur; belgelenmiştir ve yalanlanamamıştır.
Bu anlaşma, hukuken bir hizmet sözleşmesi niteliğindedir.
“BOP içinde ABD ile birlikte hareket ediyoruz” diyen Gül,
bu gizli sözleşmeye göre “Ortadoğu’daki tüm rejimlerin değişeceğini”,
ABD’nin sözcüsüymüş gibi ilan etmiştir (Vatan, manşet,
24 Mayıs 2003 ve Radikal, 14 Mart 2006).
Abdullah Gül, bu plana gizli sözleşmeyle bağlanmıştır.
ABD’nin BOP planı kapsamında rejim ve haritası değiştirilecek
ülkelerden biri de Türkiye’dir.
Ve Türkiye 10 yıldır bu anlaşmanın uygulanmasıyla bölünmektedir
ASIL ANLAŞMA VE ALT PROTOKOLLER
17 Temmuz 2003’te Filistin Dışişleri Bakanı Nebil Şaat ile görüşen Gül,
ABD ziyaretini açıklamaya çalışırken, yine 2 Nisan 2003’te
Powell ile yaptığı anlaşmayı itiraf etmektedir:
“Tezkerenin reddinden sonra Powel’ın Türkiye’ye yaptığı ziyarette
bölgede yapılması gerekenleri beraber kararlaştırdık”.
13 Mart 2006 günü AKP’nin Kızılcıhamam Toplantısında
milletvekillerine verilen brifingte konuşan Abdullah Gül,
“BOP kapsamında ABD ile birlikte hareket edeceğiz.
Amacımız, İslam ülkelerine özgürlük ve demokrasi getirmek” demiştir.
Gül’ün yukarıdaki açıklamalarından anlaşıldığı gibi,
12 Eylül 2013 Milliyet Gazetesinde yayınlanan belgeler,
Abdullah Gül’ün 2 Nisan 2003 günü Vatan Gazetesindeki
açıklamasına konu olan 2 sayfa 9 maddelik
gizli anlaşmanın ekleri olduğu anlaşılmaktadır.
Böylece Abdullah Gül’ün bu anlaşmalar ve prensip listeleri
dışında başkaca gizli belgeler de imzaladığı kendi beyanı ile ortaya çıkmıştır.
GİZLİ ANLAŞMA YAPMAK SUÇ
Milliyet gazetesinde “İşte 10 yıllık Sır” başlığıyla
yayınlanan belgeler öyle sıradan bir gazetecilik olayı değildir.
En yüksek yerlerden servis edildiği açıktır.
ABD ile Abdullah Gül arasında bir gizli anlaşma yapıldığı tartışmasızdır.
Bu anlaşma, uygulandığı on yıllık süreçte TBMM önüne getirilmemiştir.
Kayıtlarda mevcut değildir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90. Maddesine göre,
yabancı ülkelerle yapılacak her türlü anlaşma TBMM’nin onayına
sunulup kabul edildikten sonra yürürlüğe girebilir.
Öte yandan dışişleri bakanları anlaşma yapamazlar.
Dışişleri bakanları anlaşma yapamayacağına göre, bu anlaşma,
hukuken bir hizmet sözleşmesi niteliğindedir.
Hukuki açıdan yaptığı iş, devletler arasında anlaşma değil,
Abdullah Gül’ü bağlayan bir “hizmet sözleşmesi”dir.
Bir yabancı devletle gizli sözleşme yapan kimse, Türkiye’nin
Cumhurbaşkanı olamaz. Dahası bu eylemi de “vatana ihanet”
suçu kapsamındadır.




PKK Kato Dağı'nda sabaha kadar kutlama yaptı
ŞIRNAK’ın Beytüşşebap İlçesi yakınlarındaki Kato Dağı’na
çıkan binlerce kişi, PKK’nın 15 Ağustos 1984 tarihinde
yaptığı ilk silahlı eylemin yıldönümünü kutladı.
Önceki geceyi dağda geçiren göstericiler tepelere yaktıkları ateşle
’Apo’ yazarak sabaha kadar kutlama yaptı.
Beytüşşebap İlçesi yakınlarındaki Kato Dağı’na çıkan binlerce kişi, PKK’nın,
1984 yılının 15 Ağustos’unda Siirt’in Eruh ve Hakkari’nin Şemdinli İlçeleri’nde
yaptığı ilk silahlı eylemin 29’uncu yıldönümünü kutladı. 30 yıllık süreçte şiddetli
çatışmalara sahne olan Kato Dağı’na 3 gün önce çıkan Beytüşşebaplılar,
Marünüs Bölgesi’nde dün akşam, Koma Kato
Müzik Grubu’nun verdiği konserle sabah saatlerine kadar eğlendi
Ömer İnançer kendini savundu:
'Hamileleri gören genç kızlar doğurmaktan korkuyor.
Eskiden çocuklu evde hamileler gezdirilmezdi'
TRT’nin iftar programında
‘hamileler sokakta gezmesin’
diyen Ömer Tuğrul İnançer,
sözlerinin arkasında olduğunu belirterek
“Hamileleri gören genç kızlar
doğurmaktan korkuyor” dedi.
TRT’de katıldığı bir programda, hamile kadınların sokakta
gezmemesi gerektiğini söyleyen Ömer Tuğrul İnançer kendini savundu.
AA muhabirine konuşan İnançer, sözlerinin arkasında
olduğunu ama konuşmalarının çarpıtıldığını söyledi.
Ömer Tuğrul İnançer, şunları ifade etti:
“Hamile hanımlara, çok ileri derecede olanlara,
doğumdan evvel işyerlerinde bile kanunla izin veriliyor.
Sadece sağlık nedeniyle mi bu izin veriliyor zannediyorsunuz ?
Hamile kadının yaşama zorluğu var, bir bebek taşıyor.
Saygı duyulması gerekir. Kanunda bile doğumdan önce anne adayına,
evinde otursun diye izin veriliyor. Sokakta gezsin diye değil.
‘Ben evlendim, hamile kaldım…’ Tamam iyi ettin de…
Bunlar böyle karnını salına salına yürümenin gereği olarak gösterilemez.
Görüntü estetik değil, hala da aynı şeyi söylüyorum. Niye anlamıyorsunuz?
Bunlar muhterem şeylerdir. Muhterem şeyler saygı duyulacak şekilde saklanır.”
“Bir hanımın anneliği hazinesidir” diyen İnançer, sözlerine şöyle devam etti:
“Hamilelik bu kadar aşikar edilmez. Ayrıca yetişmekte olan genç kızlar da
bu nedenle doğum yapmaktan korkuyor. Eskiden kalabalık evlerde halalar,
teyzeler bulunduğu zamanlarda bile, ileri derecede hamileler
evde çocuk varsa çok gezdirilmezdi. Bunlar bizim cemiyetimizin
hem estetik hem terbiye hem de yavru yetiştirmekteki usulleriydi.
Ben hala aynı şeyi söylüyorum. Bütün hanımlar benim annem gibidir.
Aynı saygıya layıktır. Bir takım şirketler para kazanacak diye,
o annelerin mahremiyeti, bu şekilde aşikar edilmez.”
KAHROLSUN AKPKK!
PKK, AKP sayesinde topraklarımızı işgal ediyor!
10 YIL ÖNCE BUNLAR HAYALDİ! GERÇEK OLDU!
milletvekili seçilmiştir. Şerafettin Elçi, milletvekili yemini için,
"Parlamentoda edilecek yemini kabul etmemiz mümkün değil.
Bu yemin faşizan bir anlayışla, sadece
Türk şoven anlayışıyla hazırlanmış bir yemindir.
Hiçbir zaman bu yemin bizim kabulleneceğimiz, benimseyeceğimiz,
siyasi mücadele olarak bağlı kalacağımız bir yemin değil."
diye açıklamada bulunmuştu
.
Şerafettin Elçi, (d. 14 Mart 1938, Cizre, Şırnak - ö. 25 Aralık 2012, Ankara),
Katılımcı Demokrasi Partisi Genel Başkanı olan Kürt asıllı politikacı.
Hukuk fakültesi mezunu olan ve 49'lar Davasından yargılanmış olan Elçi,
sekiz ay boyunca Diyarbakır Cezaevi'nde yattı. 1977'de
Mardin milletvekili seçilerek meclise girdi ve 1978-79 yılları arasında
Ecevit hükümetinde Bayındırlık Bakanı olarak görev yaptı.
12 Eylül Darbesi sonrası otuz ay hapis yattı.
12 Haziran 2011 seçimlerinde BDP'nin desteklediği bağımsız
adaylardan biri olarak meclise girdi. Eski futbolcu ve teknik direktör
Mustafa Denizli'nin kayın pederidir. Kanser tedavisi gören Elçi,
25 Aralık 2012 tarihinde Ankara'da vefat etti.
İlk ve ortaokulu Cizre'de, liseyi Mardin'de okudu.
Yüksek öğrenimini, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde tamamladıktan sonra,
Diyarbakır'da avukatlık stajı yaptı. Talebeliği döneminde,
49'lar Davası diye bilinen "Kürtçülük Davası"ndan yargılandı.
Cizre'de bir süre avukatlık mesleğini icra etti. 12 Mart 1971 Muhtırası döneminde,
Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi sanıkları arasında Diyarbakır
Askeri Mahkemesi'nde yargılandı. Sekiz ay kadar Askeri Cezaevi'nde tutuklu kaldı.
1977 Türkiye genel seçimlerinde Mardin milletvekili olarak,
parlamentoya girdi. 22 Aralık 1977'de Bülent Ecevit,
İstanbul Florya semtinde bulunan Güneş Moteli'nde daha sonra
11'ler olarak anılacak Adalet Partisi'nden ayrılan bağımsız milletvekillerden
Enver Akova, Ali Rıza Septioğlu, Mustafa Kılıç, Mete Tan,
Tuncay Mataracı, Güneş Öngüt, Orhan Alp, Ahmet Karaaslan,
Hilmi İşgüzar, Oğuz Atalay ve Şerafettin Elçi ile görüşmüş ve
yeni kurulacak hükûmetteki bakanlık koltuğu karşılığıyla
Demirel hükûmeti aleyhindeki gensorunu desteklemesi konusunda anlaşmıştı.
Şerafettin Elçi kurulan hükümette 1978–1979 yılları arasında,
Bayındırlık Bakanı olarak görev yaptı.
12 Eylül Darbesi'nden sonra tutuklandı. Bakan bulunduğu dönemde
"Türkiye'de Kürtler var, ben de Kürdüm" şeklindeki açıklamalarından dolayı,
Ankara Sıkıyönetim Mahkemesince 2 yıl 3 ay cezaya çarptırıldı.
Yine Bakanlığı döneminde, "bazı Kürtleri işe aldı" diye
Yüce Divan'da yargılandı ve 2 yıl 4 aya mahkûm oldu.
Bu cezalardan dolayı, otuz ayı aşkın bir süre cezaevinde kaldı.
Bu cezaların bir sonucu olarak, 10 yıl kadar siyasi haklardan mahrum bırakıldı
ve avukatlık mesleğini yapmaktan alıkonuldu.
90'lı yıllar
1992'de, doksan sekiz Kürt aydını ile birlikte Kürt Hak ve
Özgürlükler Vakfı'nı kurdu. Vakfın Kurucu Başkanlığı'nı yürüttü.
Uzun bir hukuki mücadelenin sonucunda, söz konusu vakıf,
1995'te Kürt Kültür ve Araştırma Vakfı olarak tescil edildi.
Bu sayede, Cumhuriyet tarihinde ilk olarak, "Kürt" adı ile bir kurum r
esmiyet kazanmış oldu. 1994'te bir grup arkadaşıyla birlikte,
Kürt Demokratik Platformu'nun kuruluşuna öncülük etti.
Bu platformun sözcülüğünü yürüttü. Kürt Demokratik Platformu,
3 Ocak 1997'de kurulan Demokratik Kitle Partisi'nin oluşum faaliyetlerini yürüttü.
Demokratik Kitle Partisi'nin kuruluşu ile birlikte,
Parti'nin Genel Başkanlığı'na getirildi. Demokratik Kitle Partisi,
26 Şubat 1999 tarihinde Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı.
Daha sonra 19 Aralık 2006 tarihinde kurulan
Katılımcı Demokrasi Partisi'nin Genel Başkanlığına getirildi.
2000'ler
12 Haziran 2011 seçimlerinde Diyarbakır ilinden
bağımsız milletvekili seçilmiştir. Şerafettin Elçi, milletvekili yemini için,
"Parlamentoda edilecek yemini kabul etmemiz mümkün değil.
Bu yemin faşizan bir anlayışla, sadece Türk şoven anlayışıyla
hazırlanmış bir yemindir. Hiçbir zaman bu yemin bizim kabulleneceğimiz,
benimseyeceğimiz, siyasi mücadele olarak bağlı kalacağımız bir yemin değil."
diye açıklamada bulunmuştur.
Elçi, 25 Aralık 2012'de kanser tedavisi gördüğü
Ankara Medicana International Hastanesi'nde yaşamını yitirdi.
Cenazesi önce Diyarbakır'a götürüldü, ardından yaklaşık
100 bin kişinin katıldığı bir törenle Cizre'de defnedildi
Üç-Beş gün tartışır unutur bu halk diye milletin hafızasını alaya aldınız...
Unutmadık kahpeliklerinizi! Hepsinin bir hesabı var elbet.

UNUTMA UNUTTURMA...
Diyarbakır'da PKK, Atatürk büstünün yüz kısmına Öcalan'ın posterini bağlamislardi.
DIGER FOTOGRAF KAZLICESME MITINGINDEN...SIMDI ARASINDA NE FARK VAR...
BASBAKAN ERDOGAN; "Bayrak yasasına uygun olan bayrağımızı asmanızı istiyorum.
ATATURK'LÜ BAYRAGIMIZA GICIK OLDUGU BIR KEZ DAHA KANITLANMIS OLDU...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan... Kayseri’de Milli İradeye Saygı mitinginde konuştu.
Konuşmasının büyük bölümünde Gez Parkı eylemine
ağır eleştiriler yöneten Erdoğan 'Duran Adam'
eylemleri içinse "En büyük hayali bunların tüm Türkiye’nin duran adam olmasıydı.
Hamdolsun artık kendileri duran adam oldular" dedi.
1 saatten fazla konuşan Erdoğan konuşmasının sonunda taraftarlarından
camlarına bayrak asmalarını istedi ve ilginç bir vurgu yaptı. Erdoğan,
"Şimdi benim sizden bir ricam var. Sincan’dan başlattığımız bayrak
kampanyasını devam ettireceksiniz Balkonlarımıza camlarınıza bayrağımızı asacağız.
Bayrak yasasına uygun olan bayrağımızı asmanızı istiyorum. Balkonlar pencereler
ay yıldızlı bayrağımızla süslensin" dedi
AKP'li Metiner'e HADEP cezası!
AKPi Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner’e,
Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan
HADEP yöneticiliği döneminden yüklü borç çıktı.
HADEP’in 2003 yılında "bölücülük" gerekç...
esiyle Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasının ardından,
2829 Sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 107. maddesi gereğince
partiye ait malvarlığının Hazine’ye aktarılmasına karar verildi.
Ayrıca 1999, 2000 ve 2001 yılı mali denetiminde saptanan
4 milyar 862 bin 250 TL’nin de Hazineye gelir yazılması kararlaştırıldı.
Ancak parti kapatılmadan önce yapılan mali denetimlerde parti kasasında saptanan
4 bin 862 TL 25 kuruşun (partinin kapatıldığı dönemde 4 milyar 862 milyon 250 TL)
kasadan çıkmadı.
Maliye Bakanlığı, 26 Eylül 2011’de Ankara 11. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne dönemin
HADEP MYK üyeleri Mehmet Metiner, Mehmet Naci Kutlay, Hamit Geylani, Ahmet Türk,
Ahmet Turan Demir, Filiz Uğuz, Kemal Peköz, Mehmet
Işıktaş, Nurhayat Altun, Mehmet Salih Yıldız, Murat Bozlak,
Osman Özçelik ve Feridun Yazar hakkında alacak davası açtı.
Dava geçen aylarda karara bağlandı. Mahkeme, paranın kaybolmasından partinin
MYK’sını sorumlu tutup, ‘kayıp’ paranın içlerinde Mehmet Metiner, Murat Bozlak,
Ahmet Türk gibi isimlerin yer aldığı 14 kişi tarafından yasal faiziyle ödenmesine hükmetti.
Dava açılması üzerine Metin Metiner, ‘açılan davanın reddine karar verilmesini’ talep etti.
Mahkeme talebi geri çevirdi.
İktidara yakınlığı ile bilinen Beki canlı yayında bu açıklamayı yaptı.
Radikal yazarı ve Başbakan'ın eski basın sözcüsü
Akif Beki'den şoke eden bir iddia geldi.
Beki'nin iddiasına göre AK Partililer de sokağa inecek.
Fas, Cezayir ve Tunus'a giderken açıklama yapan
Başbakan Erdoğan "Şu anda evlerinde, bizim zorla
tuttuğumuz bu ülkenin en az yüzde 50'si var ve
biz onlara diyoruz ki; 'aman sabırlı olun sakın bu oyunlara gelmeyin" demişti.
AK PARTİLİLER SOKAĞA YIĞILACAK
Aslı Aydıntaşbaş: Benim korkum Türkiye'de bundan sonraki aşama
AK Partililerin sokağa yığılması. Sokağa yığılmak da derken,
Hükümetin çatışmacı bir üslupla yapacağını düşünmüyorum.
İzmir'den görüntüler var, Hükümetin böyle bir şeye gerek duyacağını sanmıyorum.
Elinde polis gücü var. Neden eli sopalı adamlara ihtiyacı olsun.
Ama büyük kitlesel gösteriler filan olacak diye düşünüyorum.
Pazar'dan itibaren bunun yapılacağını düşünüyorum.
"Neden başbakan böyle yapıyor? Çünkü rejimi değiştirmek istiyor.
Neden rejimi bu şekilde değiştirmek istiyor?
Çünkü geçen hafta Anayasa Profesörü saygıdeğer ağabeyim
Erdoğan Teziç'in de dediği gibi Anayasa'nın belli maddelerine elleyemiyor.
Söz konusu maddelere elleyemediği ve rejimi değiştiremediği için de,
olayı başka noktaya çekmek istiyor. Bu durum tam da onun istediği gibi ilerliyor,
olayları daha da şiddetlendirmeye çalışıyor.
Çünkü eğer anarşi ortamı artarsa, askeri sokağa salabilecek.
Çünkü eğer askeri sokağa salabilirse, ki onun da içini boşaltıp
kendi yandaşları ile doldurdu, o zaman Meclis'i bertaraf edip,
Kurucu Meclis'e yönelebilecek. Çünkü Kurucu Meclis'e yönelir ise,
Anayasa'yı sıfırdan baştan yazabilecek.
Peki biz bu senaryoyu daha önce gördük mü?
Evet gördük, bundan 40 yıl önce İran'da,
son yıllarda Tunus'ta, Mısır'da....
Sokaklara sol görüşlü kişileri sürüp,
sonrasında İslami rejimler kurulmadı mı? Kuruldu....
Peki ne yapacağız ? Biz direnişe, biz sokaklara,
biz barikatlara devam edeceğiz..
Esas iş CHP'ye, MHP'ye ve diğer partilere düşüyor..
Onların barikatta ne işi var?
Onlar barikatta olmasa da biz yine yaparız eylemlerimizi HALK olarak..
CHP'ye MHP'ye düşen, rejimi korumaktır,
bizim gidemediğimiz yerlere gidip durumu anlatmaktır.
Medya hiçbir şeyden bahsetmiyor, onlar her yeri gezip,
Türkiye'nin dört bir yanını gezip durumu anlatmalılar.
Bu planı anlatmalılar, planı nasıl durduracaklarını anlatmalılar..
BASBAKAN HER YIL OLDUGU GIBI
RESMI BAYRAMLARA KATILMAMANIN YOLUNU BULDU
Başbakan Erdoğan Silikon Vadisini Gezdi
Amerika Birleşik Devletleri'nde temaslarda bulunan
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, San Francisco'da Silikon Vadisi'ni gezdi.
Başbakan Erdoğan’ın, ABD ziyaretleri ya da dünyanın herhangi
bir köşesinde uluslararası bir toplantı vesilesiyle ABD Başkanı ile
görüşme dönemine denk gelen bu saldırı ilk değil.
Bu konuda pekç...ok örnek var;
-Başbakan Erdoğan’ın, 8 Haziran 2004’te G-8 Zirvesi’ne katılmak üzere ABD’ye gitti.
Erdoğan’ın dönemin ABD Başkanı George Bush ile görüşmesi sırasında
PKK 5 yıllık ateşkesi bozduğunu açıklayıp, terör eylemlerine başladı.
-Ekim 2008’de Başbakan’ın Türkmenistan - Moğolistan gezisi sırasında
Aktütün saldırısı gerçekleşti. Teröristlerin kalabalık bir grupla yaptığı baskında
1 astsubay, 6 uzman erbaş ile 8 erbaş ve er olmak üzere 15 asker şehit oldu.
-Başbakan Erdoğan 7 Aralık 2009’da bir çalışma ziyareti için yine ABD’ye gitti.
Tam da Başkan Obama ile görüşmesine saatler kala, terör saldırısı haberi geldi.
Teröristler bu kez Tokat Reşadiye’de vurdular.
Kontrol görevi yapan askeri araca açılan ateş sonucu 7 asker şehit oldu.
-13 Nisan 2010’da bu kez Nükleer Güvenlik Zirvesi için Washington’a giden Erdoğan,
ABD BAşkanı Barack Obama ile görüştü. 17 Nisan 2010 tarihinde
Ladik’te polis otosuna saldırı düzenlendi ve 2 polis şehit oldu.
-20 Eylül 2011’de Başbakan Erdoğan’ın bu kez BM görüşmelerine katılmak üzere
New York’a gittiği günlerde art arda terör saldırıları gerçekleşti. 20 Eylül’de
Ankara Kumrular Sokak’ta patlayan bomba 5 kişinin ölümüne neden oldu.
Aynı günün gecesi Siirt’te 4 genç kızı ölüme götüren terör saldırısı gerçekleşti.
Teröristler durmadı. Başbakan, ABD’de Başkan Obama’yla görüşmeyi de kapsayan
temaslarına devam ederken bu kez 24 Eylül 2011’de Siirt’in Pervari ilçesinde
Belenoluk Jandarma Karakolu’na uzun namlulu silahlar ve roketatarlarla saldırdı.
Çıkan çatışmada 6 asker şehit oldu.
-Başbakan’ın G-20 Liderler Zirvesi için bulunduğu Meksika’da,
yine Başkan Obama ile görüştüğü günlerde, Haziran 2012’de
Dağlıca saldırısı meydana geldi.
Yürü be BOP Eşbaşkanı, kim tutar seni!!!
Tayyip Erdoğan, ABD’de yayın yapan NBC News televizyonuna
verdiği özel röportajda ABD’den Suriye'ye daha sert bir tavır sergilemesini istedi.
Erdoğan ABD asker...lerinin Suriye'ye gönderilmesini destekleyip
desteklemeyecekleri yönündeki soruya da “En başından beri... biz ‘evet’ derdik” yanıtını verdi.
http://www.hurriyet.com.tr/planet/23244990.asp
http://worldnews.nbcnews.com/_news/2013/05/09/18148044-exclusive-
turkish-pm-erdogan-syria-has-crossed-red-line-used-chemical-weapons?lite
ATATÜRK'ÜN SON YILLARINDA HAYATI PAHASINA TÜRK
TOPRAKLARINA KATTIĞI HATAY,
AKP YÜZÜNDEN ELLERİMİZDEN KAYIP GİTMEK ÜZERE..
70 BİN NUFUSLU REYHANLI'DA 80 BİN ÖZGÜR ...
SURİYE PİÇİ, DİĞER İLÇELER VE CİVAR ŞEHİRLERDE DE DURUM AYNI..
HALK SON BOMBALAMA OLAYINDAN SONRA REYHANLI VE
HATAY'I MALESEF TERK ETMEYE BAŞLADI!!..
TOPRAKLARIMIZ ÖZGÜR SURİYE PİÇLERİ, CİA,
MOSSAD VE ENVAİ ÇEŞİT İSTİHBARAT TEŞKİLATLARININ AJANLARINA KALDI!!
ONLARIN DA İSTEDİĞİ BU İŞTE..
REYHANLI'DA Kİ PATLAMAYA YAYIN YASAĞI GETİRİLDİ...
"BOP DİYE BİR ŞEY KALMAMIŞ" MIŞ!
HABERIN VIDEOSU ICIN TIKLAYINIZ...
http://www.focushaber.com/videogaleri/
mehmet-metiner-pkk-bagimsiz-kurdistan-
icin-silah-kullanabilir-v-40046?csface=1
CHP’li Kamer Genç, kürsüde iken AKP’liler üzerine yürüdü.
Genç kürsüde konuşurken AKP Tokat Milletve
kili Zeyit Aslan, ayakta dinledi
ve konuşmanın bitiminde
kürsüye doğru yürüdü.
Aslan, Genç’e “Öldürürüm seni pez….” diye bağırdı.
TBMM Genel Kurulu, AKP’li vekilin küfür ve
ölüm tehditli saldırısının ardından yeniden başladı.
TBMM Genel Kurulu’nda oturumu açan TBMM
Başkanvekili Meral Akşener, AKP’li Zeyid Aslan
hakkında verilecek olan kınama cezasını oylamaya sundu.
Oylamanın ardından AKP Tokat Milletvekili
Zeyid Aslan’a kınama cezası verilmesi kararlaştırıldı.
AKP İÇERDE KCK'LI BIRAKMADI!
TAHLİYE OLANLAR
ARASINDA BAKIN KİMLER VAR!
http://www.haberfedai.com/Al-sana-acilim-Tum-KCKlilara-tahliye-talebi.html
Kürdistan Kürtler tarihsel olarak önemli bir çoğunluk nüfus oluşmuş
neyin bir jeo-kültürel bir bölge ve Kürt kül...tür, dil ve
ulusal kimlik tarihsel alınarak oylandı.
Kürdistan Çağdaş kullanımı özellikle
Kürtlerin yaşadığı Türkiye'nin doğusu (Kuzey Kürdistan),
Kuzey Irak (Güney Kürdistan),
İran'ın kuzeybatısı (Doğu Kürdistan) ve Kuzey Suriye (Batı Kürdistan)
bölümlerini ifade eder.
Bu harita tarihsel tarihsel haritalar ve veri sayısına
göre bir Kürt çoğunluğu tarafından doldurulan alanların bir tahmin.
Kürdistan gayri resmi başkenti, Diyarbakır (Kürt ئامهد, Amed)
Kürdistan jeo-kültürel bölgedeki en büyük Kürt kentidir.
Diyarbakır genellikle Türkiye'de Kürt
siyaseti için merkezi olarak üzerine odaklanmış vaziyette.
------------------------------
Kurdistan is a geo-cultural region wherein the
Kurds have historically formed a prominent majority population,
and Kurdish culture, language, and national identity have
historically been based. Contemporary use of Kurdistan refers
to parts of eastern Turkey (Northern Kurdistan),
northern Iraq (Southern Kurdistan),
northwestern Iran (Eastern Kurdistan) and
northern Syria (Western Kurdistan) inhabited mainly by Kurds.
This map is an estimation of areas that have been historically populated by a
Kurdish majority according to a number of historical maps and data.
The unofficial capital of Kurdistan,
Diyarbakir (Kurdish ئامهد, Amed) is the largest
Kurdish city in the Kurdistan geo-cultural region.
Diyarbakir is often focused upon as the center for Kurdish politics in Turkey.
https://maps.google.com/maps/
101640126860435170753.00048
source=mes
NE HALLERE DUSTUK ATAM...KALK GOR HALIMIZI...
BIR TARAFTA TURKIYE CUMHURIYETI MILLETVEKILLERI,
BIR TARAFTA 30.000 KISININ KATILI...
MAASLARI BIZDEN YINEDE TERORLE KOL KOLA GEZIYORLAR...
YAZIKLAR OLSUN ULKEMIZI BU HALE DUSURENLERE...
www.google.be
Google sitesine turquie yazdiginiz taktirde
bir cok harita gostermektedir.
gosterilen haritalarin cogunlugu
ulkemizin dogusunu kurdistan olarak gostermektedir...

haritayi gormek icin linke tiklayin...
http://www.google.be/search?hl=fr&gs_rn=2&gs_ri=hp&cp=5&gs_id=p&xhr=t&q=turquie&bav=on.2,or.r_gc.r_pw.r_qf.&bvm=bv.42261806,d.d2k&biw=1600&bih=731&um=1&ie=UTF-8&tbm=isch&source=og&sa=N&tab=wi&ei=uOYbUe6mI_CZ0QXL2ICwCQ#imgrc=1gu1MGo5xxfPFM%3A%3Bgw6xWaQGSnndKM%3Bhttp%253A%252F%252Feleduc1.free.fr%252Fcarte%252520turquie.jpg%3Bhttp%253A%252F%252Feleduc1.free.fr%252Fcappadoce.htm%3B972%3B488
Bebek katili terörist başının affı yakın mı?!
Tayyip Erdoğan! Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanlığına getirilmiş kişi... Ülkesinin neyi var neyi yoksa özelleştirme adı altında sattı, Ameri'kan füzelerini bağrımıza sapladı, emperyalizme hava üsleri verdi, yasalar çıkararak kanunları alt üst etti, yargıya çattı, üniversitelere çattı, halka çattı... En önemlisi ise ülkemizin etnik ve ...dini bölücülüğünde ön ayak oldu, her fırsatta etnik kimlikler saydı, Türk ulusunu etnik birer kimliğe indirgeyiverdi! AB+D'den bol alkış aldı... Planları adım adım işliyordu. Askerler içeri tıkılmıştı, AB+D-NATO askerleri topraklarımızda cirit atabiliyordu, tarikat ve cemaatler ülkemizde at koşturabiliyordu. Eş başkanı olduğu, parçalanmış Ortadoğu projesini adım adım işletiyordu! Bir konuşmasında "Gündemi ben belirlerim" demişti. İşine gelmediğinde bir konu ortaya atıyor, toplumsal hafızayı alt üst edebiliyordu. Bu ülkenin askerleri yıllardır hapishane köşelerinde süründürülüyor, yalanlarla dolanlarla, sahte belgelerle yargılanıyordu, TEK KELİME etmedi! Şimdi ise -YİNE- bir ters köşe operasyonu yapıyor: Askerlerin uzun tutukluklarını 'sözde' eleştiriyor! Uzun tutukluluklar “TSK’nin terörle mücadelesine darbe vuruyor. Oralara gönderilecek subay kalmıyor.” diyebiliyor... Teröristbaşı ile 'canciğer kuzu sarması oldukları' şu günlerde "Bakın! Askerlerimizin içeride olmasını ben de istemiyorum aslında..." algısı geliştirmeye çalışıyor! Ama yemezler Tayyip Erdoğan! Biz o hapı bir kere yuttuk! Artık "ağzınızla kuş tutsanız da" yemezler!
http://www.facebook.com/photo.php?v=461267957273462
Devletsiz Uluslar ve Avrupa Ulusal Azınlıkları Derneği (Eurominority) ile Paris’teki Kürt Enstitüsü, yeni bir Kürdistan haritası hazırladı.
Avrupa Azınlık Halklarını teşvik için kurulan Eurominority (Eurominority.eu) ile Paris Kürt Enstitüsü’nün hazırladığı harita Kürtçe ve İngilizce olmak üzere iki dilli.
...
Eurominority, Halkın coğrafyasını tanımak için sık sık oraya gitmekle işe başlamak gerekiyor diye belirtirken bu yeni posterin amacının Ararat Dağı Ulusunun tanıtılması olduğunu ifade ediyor.
http://www.eurominority.eu/

Balyoz ve Ergenekon’a ilk kez bu kadar sert tepki gösterdi
Sansürsüz Özel”de medyanın
TSK’ya haksızlık ettiğini söyleyen Erdoğan, içeride olan komutanlar,
muvazzaf subaylar nedeniyle terörle mücadele etmekte zorlandıklarını dile getirdi.
Amacım yargıyı yargılamak değil diyen Erdoğan sözlerine şöyle devam etti:
“GENELKURMAY ESKİ BAŞKANININ İÇERİDE OLMASI YANLIŞTIR”
...
İçeride 400′e yakın emekli muvazzaf subay var, bunları ağırlıklı kısmı tutuklu ve bu arada da
yine mağdur veya şüpheli şeklinde çağrılanlar oluyor. Bir de bir ajan meselesi çıktı.
Bana göre bunların örgüt kurmaktan, örgüt elemanı olmaktan içeride olması çok ağır..
Öyle bir şey varsa, delilleri kesinse ver hükmünü bitir,
ama yoksa yüzlerce subayı hele hele genelkurmay başkanını
bu şekilde içeride tutarsan, bu yanlıştır.
“ORDUNUN MORALİ BOZUK”
Bu ordu içinde moral bozukluğuna neden oluyor.
Bu yenilir yutulur bir şey değil. İster istemez altta şüpheli sıfatıyla 232 kişi çağrılınca üstte de
kuvvet komutanlarımız “biz mücadele verirken ben bu komutanları nasıl göndereceğim” diyor.
“AMACIM YARGIYI YARGILAMAK DEĞİL”
Amacım yargıyı yargılamak değil, ama doğru adımlar atmak lazım.
Bunların içinde karacısı var denizcisi var.
Terörle mücadele etmek için onlara ihtiyacımız var,
ama oralara gönderilecek subayımız kalmadı.

6 PROFESÖR VE 3 BÜYÜK YAZAR
Bu günlerde tarafsız yayın bulmak o kadar zorlaştı ki,
inanılmaz. Taraflı,
tarafsız birbirinin aksi yayınları izleyerek
bireyler kendi tarafsız görüşlerini meydana getirmek mecburiyetinde kalıyorlar.
Erdal Sarızeybek: BİZ DOĞRUYUZ! HAKLI OLAN BİZİZ!
FİİLEN MÜCADELE EDEN DE BİZİZ!
“Anadolu’yu işgal plan ve projelerine karşı birleşin,
birleşip güç olalım,
birlikte mücadele edelim” dediğimiz zaman,
bizi eleştiriyorlar…
Melek’lerin tokadı!
Türkiye’de hemen hergün gündem değişiyor.
Ne de olsa gündemi değiştirmekle övünen bir başbakana sahibiz.
Bundan zevk alıyor.
Son gündemi ise evlere şenlik;
“Ben de dinleniyorum, evimde ve çalışma ofisimde böcek bulundu” dedi.
Yılmaz Özdil: cadill’ak
Her şey… 06-001 CA plakalı,
siyah Cadillac Fleetwood’un rektörlüğün önüne park etmesiyle başladı.
http://www.haberfedai.com/
Yönetime 'yerel' reform
AK Partili vekillerden çok konuşulacak 'yerel yönetim' paketi... Öneriler arasında, doktor ve öğretmeni yerel yönetimin ataması, vergi-harç yetkisi, her ilin sadece tek bir belediye başkanı olması da var...
AK Parti, 'başkanlık' sisteminin ardından, yerel yönetimlerde reform konusunu da tartışmaya açmaya hazırlanıyor. Ortaya kritik öneriler çıktı. 'Eyalet' sistemini anımsatan çalışmada en dikkat çeken madde, il genel meclisi ve ilçe belediyelerinin kaldırılması ve her ilin sadece tek bir belediye başkanı ve tek bir yerel meclisle temsil edilmesi oldu. AK Parti Siyasi ve Hukuki İşler Başkanlığı bünyesinde oluşturulan 5 kişilik 'Yerel Yönetimler Çalışma Komisyonu' tarafından hazırlanan raporda yerel yönetimleri güçlendirecek öneriler var. Satırbaşları şöyle:
TEK BAŞKAN, TEK MECLİS OLMALI: İl düzeyinde doğrudan seçilen, tek bir yerel meclis olmalı. İl meclis üyeleri, dar bölgeli, 2 turlu, doğrudan seçimle göreve gelmeli. Tek bir belediye başkanı ve vali olmalı. Valilik devletin ve hükümetin ildeki tek temsilcisi olarak yeniden tanımlanmalı. Uygulamadaki ilçe belediye başkanları doğrudan il meclisi üyesi olmalı. Her il sadece bir belediye başkanıyla temsil edilmeli.
'BONSERVİS' FORMÜLÜ: Bir il ve ilçede işe alınan bir öğretmen, başka bir ile gitmeyi düşündüğünde, gitme talebiyle bonservisi kendisine takdim edilerek, işine son verilecek. Gittiği yerde işe alınmasıyla ilgili hiçbir sorumluluk olmayacaktır. İl içi tayini de boşluk varsa ve talep edenlerden kriteri en iyi olanın önceliği şartıyla köyler ve ilçeler öğretmensizlikten kurtulacaktır. Aynı uygulama doktor ve sağlık çalışanlarına da yayılarak ülkemizin iki kanayan yarası kesin olarak çözülür.
BAYINDIRLIK DA BIRAKILMALI: Kültür-turizm, gençlik-spor, huzurevleri-çocuk esirgeme kurumu, bayındırlık hizmetleri gibi daha birçok hizmet, usul ve esasları bakanlıklarca belirlenerek, denetimi bakanlıklar tarafından yapılarak, yerel yönetimlere devredilmeli.
VERGİ VE HARÇ KOYABİLSİNLER: Yerel meclislerin, sınırları kanunla belirlenmek şartıyla vergi ve harç koyma yetkileri olmalı. Yetkilerin bölgeler arası refah uçurumuna dönüşmeyecek şekilde uygulanabilmesi için 'denkleştirme' gibi düzenlemeler yapılmalı.
BAKAN GÖREVDEN ALAMASIN: İçişleri bakanının görevden alma yetkisinin kaldırılarak bu yetkinin mahkeme ve seçimlerle yerel halkın iradesine bırakılması gereklidir.
İL ÖZEL İDARELERİ KALDIRILMALI: Mevcut ve yeni kurulacak büyükşehir belediyelerinin sınırlarının il sınırı olması nedeniyle bu yerlerde il özel idareleri kaldırılmalıdır. Görev, yetki, teşkilat ve gelir kaynaklarının tamamı büyükşehir belediyelerine devredilmeli.
YETKİLER GEREKSİZ KISITLANMAMALI: Yerel yönetimlerin yetkileri, kanundan daha düşük düzenlemelerle kısıtlanmamalı. Ülkemizde düzenleme yetkisini de kanundan almayan yönetmelik ve genelgelerle yerel yönetimlerin yetkilerinin kısıtlandığı örneklerine sıkça rastlanmaktadır.
BÜTÇE PAYLARI İKİYE KATLANMALI: Türkiye'de yerel yönetimlerin genel bütçeden aldıkları pay mevcut yüzde 10.29'dur. Merkezi idareden yerel yönetimlere devredilecek görevlerle bu oran yüzde 20'ye çıkarılmalıdır.
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI İKİYE AYRILMALI: İçişleri Bakanlığı'ndan, emniyet ve jandarma birimlerini ayırarak bir İç Güvenlik Bakanlığı oluşturulması ve İçişleri Bakanlığı'nın doğrudan ve yalnızca yerel yönetimlerle ilişkilendirilmesi gerekmektedir. Bir yerel yönetim bakanlığı veya başbakanlığa bağlı bir müsteşarlık kurulmalıdır.
ÖĞRETMEN VE DOKTORLARI İŞE ALSIN
Milli eğitim politikalarının ve öğretmenlerinin yine bakanlıkta belirlenmesi ancak tüm detaylarıyla belirlenen ve ödenekleri merkezi bütçeden gönderilen öğretmenlerin, bakanlığın kriterleriyle belirlenerek listeye konulan öğretmenleri yine bakanlığın belirleyeceği yöntem ve şartlar ile yerel yönetimlerce işe alınmasının sağlanması. Bu yöntem, ülkedeki öğretmen açığı ve tayin problemini çözecektir.
İŞTE O ÇALIŞMA GRUBU
Çarpıcı önerilerin yer aldığı raporu 5 milletvekilinden oluşan bir komisyon hazırladı. Rapor; yerel yönetimler konusunda da uzman olan Denizli Milletvekili Nihat Zeybekçi, Bursa Milletvekili Mustafa Kemal Şerbetçioğlu, Van Milletvekili Mustafa Bilici, Karabük Milletvekili Osman Kahveci, Trabzon Milletvekili Aydın Bıyıklıoğlu'nun imzalarını taşıyor.