Dersim İsyanı

Dersim İsyanı
veya Dersim Katliamı;


Su anki adıyla
Tunceli ili'nde 1937 yılında merkezi hükümetle
Dersim aşiretleri arasındaki anlaşmazlıklar sonucu yaşanan olaylara verilen isimdir.
 Dersim'de mutlak devlet hakimiyetini sağlamak için
Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından harekât düzenlendi.
Harekât neticesinde bölgede yaşayan 13.000'den fazla insan ile
199 asker öldü, 12.000 insan göçe tabi tutulmak zorunda kalindi.

İhsan Sabri Çağlayangil'e göre, 1937 yılında Atatürk Singeç Köprüsü'nün açılışını yapmak üzere Dersim'e gelecekti.
Bu köprünün bir ucunda güvenliği sağlamak amacıyla bir askeri karakol bulunuyordu.
İsmail Hakkı adlı bir teğmen'in komutasındaki karakola isyancılar tarafından saldırı düzenlendi.
Karakol yakıldı ve 33 askerin tümü öldürüldü.

27 Mart 1937 tarihinde Tunceli-Erzincan yolundaki bir köprü Haydaran ve Demanan aşiretleri tarafından yakılır.
Diğer Türk Birlikleri ile bağlantı kurulmasın diye Dersimli gruplar tarafından bölgenin telefon hatları kesilir.
Jandarma birliklerine pusu kurulur. Pax bucağı karakoluna baskın düzenlenir.
Seyit Rıza bizzat Sin Karakolu'nun da basılması için asi milislere emir verir.
Bölgedeki 9. Seyyar Jandarma Taburu'na da baskın düzenlenir.


Kendi vatandaşlarından kurulu düzensiz gerilla kuvvetlerine karşı savaşmak üzere eğitilmemiş
ve bu yönde bir hazırlığı olmayan askeri kuvvetler kendilerini korumakta zaafiyet içine düşerler.
Birçok askeri birlik basılarak askerler öldürülür ve yaralanır. Asiler Mazgirt Köprüsü'nü tahrip ederler.


Bölge gerek coğrafi yapısı, gerekse merkeze uzaklığı nedeniyle ,
merkezi otoritenin tam sağlanamadığı,
ağalık tarzı feodal bağların kuvvetli olduğu bir yapıdaydı.
Bu açıdan Osmanlı döneminde de bölgede pek çok ayaklanma yaşanmıştır.
Dönemin içişleri bakanlarından Şükrü Kaya 1876 yılından beri bölgeye 11 askeri harekat düzenlendiğini;
ancak bir çözüm sağlanamadığını belirterek bölgenin bu alandaki geçmişini ortaya koyar.
Dersim ayaklanmaları olarak adlandırılan, bölgedeki isyanlar arasında bir önceki isyan 1916 yılına tarihlenir.


Ermeni Tehciri sırasında da bazı Dersimli Alevi Zaza aşiretler
Dersim Ermenilerini Osmanlı hükümetine teslim etmeyi reddetmişler ve
Ermeni kaynaklarına göre 20.000 ile 36.000 arası,
Dr. M. Nuri Dersimi'nin
anılarında yazdığına göre binlerce savunmasız Ermeni ailesinin güvenli olarak kaçmasını sağlamışlardır
Dersimlilerin 1915 Ermeni Tehciri sırasında takındıkları tutum onların imhasında
ayrı bir rol oynamıştır. Yine Nuri Dersimi'ye göre, 1915'te çevre vilayetlerden
30.000'den fazla Ermeni sığınmaları için Dersimliler tarafından Dersim'e getirilmiştir.

Bunun yanında Rus işgaline karşı Dersimliler,
Osmanlı hükumeti ile bir anlaşma yaparak özerklik vaadi içinde

"savunma savaşı"na girerler. Osmanlı idaresinden aldıkları silah-mühimmatla,
doğrudan Osmanlı ordusunun emrine girmeden Ruslara karşı durma karşılığında
Dersimlilere "bağımsız çatışma hakkı" tanınır.  
Ruslar geri çekildikten sonra Osmanlı idaresi tarafından Dersimlilere
ve bu aşiretlere madalya ve hediyeler verilir.
Seyit Rıza ise ayrıca ödüllendirilerek
Erzincan'da "İl İdaresi Üyeliği"ne atanır.
 

Dönemin Erzincan valilerinden Sabit Bey yazdığı bir mektupta
 -Seyit Rıza ile ilgili olarak- "şimdiye kadar bize din ve namusuyla hizmet etti" ifadesini kullanır. 
 Dersim olaylarının meydana gelmesinde Dersim aşiretlerinin ve önde gelenlerin
Ermeni Tehciri'nde Ermenileri kurtarmış olmalarının,
Rus işgaline karşı kendilerine vaat edilen özerklik durumları ile
daha önceki
Koçgiri İsyanı'nın etkisi olduğu düşünülür.


Seyit Rıza

İsyancılar, Şeyh Hasan aşiretine mensup olan Abasan Aşireti reisi Seyit Rıza önderliğinde,
askere gitmek ve vergi vermek istemeyen diğer aşiretlerce de
desteklenenince yaklaşık 6.000 kişilik bir grup isyancılara katılmıştır.
 

1920'lerin ikinci yarısından sonra Dersim bölgesini tanımaya yönelik pek çok rapor hazırlanmıştır.
Özellikle Hamdi Bey'in 2 Şubat 1926 tarihli raporu,
"Dersim gittikçe Kürtleşiyor, mefkureleşiyor, tehlike büyüyor.
Dersim, hukumeti Cumhuriyet için bir çibandır. Bu çiban üzerinde kati bir ameliye ihtimalatı elimeyi önlemek,
selameti memleket namına farzı ayindir" tespitiyle başlıyordu.

İsmet İnönü "Doğu raporları"nda "Erzincan beyleri Dersimlileri maraba adıyla çalıştırıyorlar.
Bu bir nevi Erzincan beylerinin Kürt himayesine sığınmasıdır",
Genel Müfettiş Cemal Bardakçı,
"Dersim'deki huzursuzluğun sebebi açlıktır",

Fevzi Çakmak ise "Dersimlileri askere almayın, silah kullanmayı ve savaş taktiklerini öğrenirlerse bize saldırırlar" diyecektir.
Fevzi Çakmak aynı zamanda, Dersimlilerin okşanmakla kazanılamayacığını,
silahlı kuvvetlerin müdahalesinin Dersimli'ye daha çok etki edeceğini bildirmiştir.

Raporlarda en çok üzerinde durulan noktalar ise, aşiretlerin birbiriyle olan ilişkileri,
hangi aşiretin hangi dili (
Zazaca, Türkçe) konuştuğu, aşiret yapıları,
Dersimlilerin gelenek ve görenekleri, aşiretlerin coğrafi sınırları ve nüfuzları,
Dersim'in stratejik noktalarıdır.
Bunlar üzerine raporlar sunulmuştur ve başarılı bir Dersim Harekâtı için gereken önlemler bu raporlarda tespit edilmiştir.


25 Aralık 1935 tarihinde, 2884 sayılı
Tunceli Vilayeti'nin İdaresi Hakkında Kanun çıkarıldı
ve 4 Ocak 1936 tarihinde Dersim Vilayeti'nin adı Tunceli Vilayeti oldu.

Yasanın uygulanmaya başlamasıyla 1937 başlarında yeni olaylar çıktı.
Bölgede güvenlik sağlanamadı ve hükûmet otoritesi kurulamadı.

 

Dersimliler

Dinî ve etnik azınlıkların Türkleştirilmesi sürecinde otoriteyi sağlamlaştırmak amacıyla
TBMM 1164 sayılı ve 25 Haziran 1927 tarihli kanunu çıkardı.
Bu kanuna göre kurulan umumi müfettişliklerin geniş yönetsel, askerî ve yargısal yetkileri vardı.
 
1 Ocak 1928 tarihinde
Diyarbakır, Elâzığ, Urfa, Bitlis, Van, Hakkâri, Siirt ve Mardin illerini kapsayan
ve merkezi
Diyarbakır'da bulunan Birinci Umumi Müfettişlik kuruldu.
Ve
Trakya'da yaşanan pogromlardan önce 19 Şubat 1934 tarihinde, Kırklareli, Edirne, Tekirdağ ve Çanakkale illerini
kapsayan ve merkezi
Edirne'de bulunan İkinci Umumi Müfettişlik kuruldu



Bir jandarma ve Reyber (Rêber Qop)


25 Ağustos 1935 tarihinde
Ağrı, Kars, Artvin, Rize, Trabzon, Gümüşhane, Erzincan ve Erzurum illerini kapsayan
ve merkezi
Erzurum'da bulunan Üçüncü Umumi Müfettişlik kuruldu
 
6 Haziran 1936 tarihinde tarihî Dersim Bölgesi (
Tunceli, Elazığ ve Bingöl) ni kapsayan
ve merkezi
Elazığ'da bulunan Dördüncü Umumi Müffetişlik kuruldu
ve Umumi müfettişliğe
KorgeneralAbdullah Alpdoğan atandı


Mahkeme

1936 yılında açılan dördüncü umumi müfettişliğin başına getirilen Korgeneral Abdullah Alpdoğan,
mahkeme kararlarını imzalamaya, düzeni ve güvenliği sağlamak açısından gerekli gördüğü durumlarda
ilde yaşayan kişileri ve aileleri, il sınırları içinde bir yerden bir başka yere göndermeye
ve il sınırları içinde oturmalarını yasaklamaya da yetkiliydi.

Mustafa Kemal Atatürk, 1 Kasım 1936 tarihinde yaptığı TBMM konuşmasında
Dersim'deki ağalık düzeni sorununu Türkiye'nin en önemli iç sorunu olarak tanımladı.

Öte yandan Hasretyan'ın kitabında yer alan bilginin aksine Atatürk'ün 1 Kasım 1936 tarihli
TBMM konuşmasında toprak ile ilgili konuşurken "Dersim" hatta "ağalık düzeni" bile dememiştir.
Günümüz Türkçesi ile bu bölüm:

Toprak Kanununun bir sonuca, varmasını, Kamutayın yüksek çalışmalarından beklerim. Her Türk çiftçi ailesinin geçineceği ve çalışacağı toprağa sahip olması, kesinlikle gereklidir.Vatanın sağlam temeli ve imarı buna dayanır. Bundan başka, büyük araziyi modern araçlarla işletip vatana fazla üretim sağlanmasını da özendirmek isteriz


Türk askerleri ve Dersimli kadın ve çocuklar


General Abdullah Alpdoğan'ın düzenlediği ilk harekât başarısızlıkla sonuçlandı. Aşiretler ise bunun verdiği moralle tamamen silahlandı. Bu yüzden isyanı bastırmak iyice zorlaştı. Abdullah Alpdoğan yanına aldığı 50.000 asker (üç kolordu ) ile bölgeye gitti fakat dağları bir türlü aşamadı. Bunun sonucunda bir hava saldırısı gerektiğine karar verdi. Gerekli onayı alınca Sabiha Gökçen'i davet etti. Sabiha Gökçen
de kabul edip Hava Kuvvetleri'nden 3 uçak filosu ile havadan saldırı gerçekleştirdi. İsyancıların saklandıkları en büyük yer olan Laş mevkiini bombaladı.

Yapılan harekât başarılı olmayınca, askerler bölgeye girmeyi başaramadı. 13 Eylül 1937'de anlaşmaya çağrılan Seyit Rıza tutuklandı. Askeri harekâttan sonra yapılan yargılama 15 Kasım 1937'de sona erdi. 11 kişi idama mahkûm oldu, fakat yaşların geçkin olmalarından dolayı içlerinden dördü hakkında idam cezası 30 sene ağır hapse tahvil edildi.
10-12 Eyül 1937 tarihleri arasında Seyit Rıza barış görüşmesi için Erzincan Vilayet konağına geldi ve o arada tutuklandı. Ertesi gün, Elazığ'da bulunan Umumi Müfettişliğe nakledildi ve 15 - 18 Kasım 1937 tarihleri arasında Seyit Rıza ve Halvori gözeleri'nde toplantı yapan 6 kişi idam edildi. Çok sayıda ayaklanmacı değişik hapis cezalarına çarptırıldı.

Asılan kişiler şunlardır:

  • Seyit Rıza
  • Resik Hüseyin (Seyit Rıza'nın oğullarından, 16 yaşında)
  • Seyit Hüseyin (Kureyşan-Seyhan aşiret reisi)
  • Fındık Ağa (Yusfanlı Kamer Ağa'nın oğlu)
  • Hasan Ağa (Demenan aşiret reisi Cebrail Ağa'nın oğlu)
  • Hasan (Kureyşanlardan Ulkiye'nin oğlu)
  • Ali Ağa (Mirza Ali'nin oğlu)

17 Kasım 1937 tarihinde Mustafa Kemal, Diyarbakır'dan Elâzığ'a geldi ve Tunceli'nin Pertek kazasına geçerek Murat Nehri üzerindeki Singeç Köprüsü'nün açılış törenine katıldı.

Ancak olaylar durulmadı ve 1938'de Kureyşan aşireti intikam için diğer aşiretleri silahlanmaya davet etti.

Başbakan Celal Bayar (görev süresi: 25 Ekim 1937 – 25 Ocak 1939) Dersimli isyancılara karşı saldırıyı onayladı ve İkinci Tunceli Harekâtı (2 Ocak - 7 Ağustos 1938) başlatıldı.
10-17 Ağustos 1938 tarihinde Üçüncü Tunceli Harekâtı düzenlendi.


begen
 
 
Ulkemizi asirlar boyu hayatta tutabilmek icin,Ulu Onder Mustafa Kemal Ataturk'un izinde yayinlanan web sitesidir... Bizleri https://twitter.com/Asrin_Lideri adresinden ya da http://facebook.com/tckuvaimilliye adresinden bizleri takip edebilirsiniz...
 
Bugün 19570 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol